30 Haziran 2012 Cumartesi

ACTING IN THE LIBRARY

*"Der Gesetzesvollakt"

ACT 1

<meditation. sitting in library>
kütüphanede meditasyon. hareketsiz, sessiz oturuş.

SAHNE 1

Kütüphaneye giriş. Kafka'nın Dava'sı ve Anayasa'yı alıp uygun bir yer buluyorum. Kitapları yükselti olarak kullanarak rahat bir bağdaş oturuşuna geçiyorum. Hareketsiz sessiz, gözler kapalı (ya da sabit bir noktada) 30 dakika kalıyorum. Dikkatim nefesimde. Ayaklardan başın tepesine, başın tepesinden ayaklara, dikkati bedendeki duyumlara yönelterek, tüm bedenimi zihnimle tarıyorum (scan ediyorum). Üzerinde oturduğum kitaplar (Dava ve Anayasa) da bedenimin bir parçası, bir uzantısı oluyor; böylece onları da "scan" ediyorum. Ben otururken, diğerleri (ekip) istedikleri hareketler içinde, istedikleri hızda, benim yapmış olduğum gibi Dava'yı ve Anayasa'yı alıp birer birer geliyor, daire oluşturacak şekilde bağdaş kurarak -veya tercihen başka bir meditasyon oturuşunda- oturuyorlar. Daire tamamlanıyor. 30 dakikanın sonunda, son gelen çanı çalıyor.

ACT 2

.cycle speech.
.döngü söylev.

SAHNE 2

Üzerinde oturmakta olduğum Anayasa'yı alıyor ve rastgele bir paragrafı sessizlik içinde okuyorum. Diğerleri hareketsiz. Okuduktan sonra yanımdakine uzatıyorum, benim kaldığım yerden o okumaya başlıyor, sessizlik içinde. Ben aklımda kalanları seslendirmeye başlıyorum; aklımda kaldığı kadarıyla, eksikler ve fazlalarla. Bilinçaltımın oyunları, dil sürçmeleri, uyduruk cümleler, ani sessizlikler bu seslendirmenin akışını belirliyor: akıl-dışı beni seslendiriyor.
I am not the doer. I am non-doer. "Yeni" kanunlar ağzımdan dökülürken, "kanun-suzlar"dan hemen yanımdaki, bu seslendirmeye maruz kalarak, sessizce, az sonra seslendireceği paragrafı okumakta, o esnada. Bu şekilde dairesel okuma-seslendirme devam ediyor; her sessiz okuyucu, okuduklarıyla birlikte kendinden bir öncekinin -ve daha öncekilerin her birinin- "bilinçaltı"nın sesini içselleştiriyor, sırası geldiğinde kafasının içindeki seslere karışan bu sesleri de bir şekilde kendi sesiyle seslendiriyor.
Bu arada bir sekreter söylenen her kelimeyi daktilosuyla kayıt altına alıyor; mahkeme salonu-kütüphanede.

Herkes seslendirdikten hemen sonra, daire tamamlandığında, son seslendiren çanı çalıyor. *Yerimden kalkıp halihazırda dönmekte olan videomun olduğu dolaba doğru yürüyorum.

ACT 3

non-doer
non-performer
eden-siz performans
video

SAHNE 3

Video-
sahne dışından sahneye, sahneden sahne dışına

Kafka'nın Dava'sından seçtiğim bir bölümü, sadece romanın kahramanı K.'nın "act"lerinden oluşan bir özet haline getiriyorum. Önüne kamera yerleştirdiğim giysi dolabının içine giriyorum - kamera kayıtta- yalnızca bu cümleleri seslendirerek performe ediyorum. K. yok, eylemleri var (mı?): deeds are done but there is no doer. Ben var mıyım, var isem, ben de kimim? Performansı gerçekleştiren ben miyim? Ben sahne dışından biriyim. Halihazırdaki sahneye -kadraja girdim. I am non-performer. Peki sahne bu çerçeve midir? Kayıt eden, kadraj dışındaki kişi de benim. Sahne dışıyım: non-performer. Aynı zamanda var gücümle sahneye; kadraja girmeye çabalıyorum. (Bu çaba gerekli mi? Hiç de değil, zaten ordayım: effortless effort -çabasız çaba) I am non doer. Burada kalmak bir süre sonra  fiziksel sebeplerden ötürü mümkün olamıyor. Fakat bedenim giderek gözden yitse de, (b)eden-siz performans oluyor.

...*Yerimden kalkıp halihazırda dönmekte olan videomun olduğu dolaba doğru yürüyorum.(bknz. SAHNE 2) İçindeki ekranda videomun dönmekte olduğu dolaba yerleş(em)iyorum. "Ekranın; "ayna"nın önüne, belleğin herhangi bir yerine yerleşip, herhangi bir yerinden okumaya başlıyorum Dava'yı (K.'nın act'lerini). Bu arada ekranın önünü kapatıyorum haliyle, çekilmemi isterseniz çekinmeden söyleyiniz. Dikkate almayabilirim, ne de olsa yapan ben değilim. I am non doer.

PEKİ NEDEN?
someday you'll be a star in somebody else's sky
BUT WHY?

>It's all about internalizing the knowledge<

Bütün mesele bilgiyi içselleştirmekte. Bu içselleştirmeden hareketle eylemeke. Ve buradan ilişkilenmekte. Her şey ilişkidir. İlişki her şeydir. İçin ve dışın bütünlüğü içinde. Bütün mesele bu, bütün-lük.

KİM GÖRDÜ
NE DEDİ?

Beuys dedi ki, herkes sanatçıdır. Warhol dedi ki, herkes 15 dakikalığına ünlü olacak. Freud yorumcusu Rieff dedi ki, Freud herkese yaratıcı bir bilinçaltı vererek dehayı demokratikleştirdi.  Fırsattan istifade, ben de bir şeyler dedim. Dedim ki, Otorite, Deha, Anayasa; hepsi bir, kökü bizde, kes kes ye. Dedim ki, bunların üçüyle bir adaya düşsem, aç kalmam. Demokratik bir süreçte, dehamın ışığıyla parlar, ünlü bile olurum. Olurum derken... Ben de KİM oluyorum? Ben sadece oluyorum. Buddha dedi ki, there is no doer. There is no doer or actor. As Buddha said - 'There is a path, there is walking, but there is no traveler. Deeds are being done but there is no doer.  Yapan ben değilim. I am not the doer. Ben sadece oluyorum. The whole process is  a "mode of becoming" as Judith Butler says.

I am non doer.


CHORUS

we all want to be famous. sometime. somehow. we read. we speak. we sing. we act. we react. we do not act. we do. we do not do. we are non doers. non performers. but in the future. we all gonna be. stars. in somebody else's. sky. it's all written. in the stars. it's all written. over there. in library. so let's act. in library.

we are all outlaws. who made the laws? we are all outlaws. who made the laws?we are all outlaws. who made the laws?we are all outlaws. who made the laws?we are all outlaws. who made the laws?we are all outlaws. who made the laws?we are all outlaws. who made the laws?we are all outlaws. who made the laws?we are all outlaws. who made the laws?we are all outlaws. who made the laws?we are all outlaws. who made the laws?we are all outlaws. who made the laws?we are all outlaws. who made the laws?we are all outlaws. who made the laws?we are all outlaws. who made the laws?we are all outlaws. who made the laws?we are all outlaws. who made the laws?

KORO

hepimiz ünlü olmak isteriz ya. bi ara. her nasılsa. okuyoruz. konuşuyoruz. şarkı söylüyoruz. eyliyoruz. eyleniyoruz. eylemiyoruz. ediyoruz. etmiyoruz. etmeyenleriz biz. eylemeyenleriz. ama bi gün. hepimiz. yıldız olucaz. bi başkasının gök. yüzünde. hepsi yazılı bi. yerlerde. yıldızlarda. oralarda bi yerde. hepsi yazılı. kütüphanede. hadi öyleyse. hep birlikte. eyle. kütüphanede.

topumuz gugukuz kimin hukuku? topumuz gugukuz kimin hukuku?topumuz gugukuz kimin hukuku?topumuz gugukuz kimin hukuku?topumuz gugukuz kimin hukuku?topumuz gugukuz kimin hukuku?topumuz gugukuz kimin hukuku?topumuz gugukuz kimin hukuku?topumuz gugukuz kimin hukuku?topumuz gugukuz kimin hukuku?topumuz gugukuz kimin hukuku?topumuz gugukuz kimin hukuku?topumuz gugukuz kimin hukuku?topumuz gugukuz kimin hukuku?topumuz gugukuz kimin hukuku?topumuz gugukuz kimin hukuku?topumuz gugukuz kimin hukuku?

-------
koroya eşlikçi enstrümanlar: vurmalı çalgılar- tüm kitaplar, raflar, beden perküsyonu, çan.

*Der Gesetzesvollakt :"Yasaların çırılçıplaklığı" çağrışımlı, uydurma bir sözcük.  Der Gesetzesvollzug -yasaların icrası'ndan türetme. Das Gesetz kanun, yasa; Der Vollzug icra, infaz, yerine getirme; Der Zug tren, cereyan, nefes, hamle, oynama; Der Akt eylem, fiil, hareket, işlem, muamele, nü, perde (tiyatro), çıplak resim, çıplak vücut, olay, cinsel ilişki gibi çeşitli anlamlara geliyor. Vollakt tamamen çıplak resimler, fotoğraflar (sanatsal, nü) için kullanılıyor.


Şafak Çatalbaş

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder